BİR EĞİTİM MESELESİ
Edanur Aydın
Eğitim eğilmiş bir şekildeyken her alınan dozda doğrulmak değil de nedir ? Daha hayata ilk geldiğimiz andan itibaren başlıyoruz eğitilmeye öğretilmeye…
Günümüz koşullarının olmazsa olmazıyken eğitim, bazen de ne yapsan olmazı boyutuna geçebiliyor maalesef… Maddi ve ya manevi desteksizlikten.
Ama sorun olmamalı tüm bu şartlar. Eğitimin önüne geçebilecek tek şey eğitilmek istememektir çünkü . Yani sadece kendimizizdir.
Her an, her gün, çıkılan bir basamak olmalı eğitim, hayatında insanın. Yoksa sonsuzluğa giden bir merdivende bir hiç oluruz. Öyle sonsuz ve soyut bir kavram çünkü.
Profesyonel hayatımız eğitimimizle orantılı olarak doğar ve büyür. Öldürmeyip geliştirmekse sadece ve sadece bizim elimizdedir. Eğitim gelişirse gelişir insan ve statüsü de bununla birlikte adım adım yükselir.
Statü bir yerde dursun, özel hayatımızda da iş hayatımızda da en büyük görevi iyi ve doğru bir insan olabilmekten geçer eğitimin. Zira çok iyi eğitimli bazı insanların insaniyetleri de çok acı olabiliyor. İşte o zaman aldığımız eğitimin hakkını vermiş olmuyoruz maalesef ki. Önce doğru bir insan olmayı daha sonra eğitime susamışcasına sürekli eğitim içmeyi hedeflemeliyiz. Çünkü eğitim öğrenmek kadar öğretmekte demekti, işte o zaman iyi bir öğretici oluruz.
Zaten nitelikli eğitim; bireyin kendisini tanımasına, çok yönlü olup sadece işin ön yüzünü büyüteç gibi gösteren gözlüklerini çıkarmasına, yardımseverlik, dürüstlük, cömertlik gibi olmazsa olmaz insani kavramları kazandırıp karakterimizi şekillendirdiği için hayatımızdaki önemini ve değerini anlatmakla ve ya yazmakla belirlememiz mümkün değil.
Bizi biz yapan, hayat felsefemizi ve kariyer hedefimizi oluşturan tek şey eğitimin ta kendisidir. Ve sonsuz bir yol da gelişir.
Ne diyelim… Her şeyin var bir sonu, eğitim dışında. Göz yumuncaya kadar hayata, önce eğilmek, sonra eğitilmek ve de eğitmek dileğiyle…
HER FIRSATIN ALTINDA BİR RİSK YATAR
Sibel Çizmeci
Herkesin zor zamanları olmuştur. Kimimizin okul, kimimizin ev, kimimizin çocuk, kimimizin işle ilgili. Zor zamanlarda ya kaderimize boyun eğeceğiz, ya da daha cesaretli ve daha güçlü olmak için ayakta kalmaya devam edeceğiz.
Konu ne olursa olsun, Her alınan kötü karar, başarısızlık insanın kendi kendini yenilemesi ve güçlü olması için dönüm noktasıdır ve her dönüm noktası kendisi için bir fırsattır aslında.
Zor zamanlarda güçlü ve cesaretli olmak, kendine olan öz güvenini ön plana çıkarmak , vazgeçmemektir fırsat.
Hint ata sözünde ‘’Rüzgarda sallanmayan hiçbir ağaç yoktur’’ bunun bence en güzel örneği. Önemli olan bu rüzgarda sağlam kalabilmek, dallara tutunmak ve rüzgara karşı önlem alabilmektir. Sabırla ve cesaretle.
Devrilen her ağaç gibi, bende mi devrileceğim acaba diye düşünmek yerine , , mücadele ederek yaza nasıl meyve veririm, çürümeden sağlam ve tadım bozulmadan ayakta kalmaktır fırsat.
İnsanların çoğu zamanını işte geçirir ve iş hayatındaki zorluklar, hiç beklenmedik zamanlarda karşımıza çıkar. Güçlüyüz, sabırlıyız, cesaretliyiz ve kararlıyız… her şey çok güzel … Peki ya risk… Riske girmeden mi fırsat ayağımıza gelecek? Misafir bekler gibi mi fırsatı bekleyeceğiz? Alınan her karar risk içerir. Küçük risklerle başlarız hayata. Kaplumbağa bile kafasını çıkarıp risk aldığında ilerliyor. İlerleyebilmek için, riske girmektir fırsat.
Karşımıza çıkan zorluklarla baş etmektir fırsat. Risk alarak, zamanla ve sabırla verilen doğru karar, başarmak için fırsattır. Kısacası; Zor zamanlar güçlü insanları; güçlü insanlar iyi zamanları; iyi zamanlar zayıf insanları; zayıf insanlar da zor zamanları yaratır! Risk alarak ya zayıf insanları hayatımızdan çıkaracağız ya da zamanı iyi değerlendirip daha da güçlü olacağız.